- Hazret-i İsa İnsan İdi, Ona Tapılmaz
   
  :::...Ana Sayfa...:::
  -İslam Genel-
  İslami Sohbete Karsıyız
  Peygamberler Tarihi
  Sahabeler
  Kur'an'da Cennet
  İslamda Temizlik
  Şeytan
  Mezhepler
  Esma-ul Husna
  Mevlanadan Kıssalar
  Katliam Resimleri
  Tasavvuf Sözleri
  Kutsal Emanetler
  Hadis Ansiklopedisi
  Risale-i Nur
  İslami Sözlük
  Örtünme
  Kur'an Bölümü
  Efendimiz (SAV)
  İslami Programlar
  -İslamin Beş Şartı-
  Kelime-i Şehadet
  Namaz
  Oruç
  Zekat
  Hac
  -İslami Multimedya-
  İlahiler
  Resim Dünyası
  İslami Flashlar
  Sevgili Peygamberim
  Eshab-ı Kiram
  Müziksiz İlahiler
  Çocuk Serisi
  Evliyalar Serisi
  Cennetle Müjdelenler
  -İslami Videolar-
  Efendimizin Hayatı
  Namaz Görsel
  Kıyamet
  Nihat Hatipoğlu
  Cüppeli Ahmet Hoca
  Fethullah Gülen
  Ömer Döngeloğlu
  Haberler
  -Diğer Dinler-
  Yahudilik
  Hristyanlık
  => Hıristiyanlık nedir
  => Bugünkü Hıristiyanlığın Esasları
  => Hıristiyanlığı Bozanlar Kimlerdir
  => Hıristiyanlıkta Teslis İnancı
  => Baba Kelimesinin Anlamları
  => Hazret-i İsa İnsan İdi, Ona Tapılmaz
  => Bugünkü Tevrat ve İnciller
  => Joseph Barnabas kimdir
  => Dört İncilden Hangisi Orjinal
  => Kur'anda Hıristiyanlar
  => Allah birdir, Niçin Biz Deniyor
  => Allah Mekandan Münezzehtir
  => Hazret-i İsa Gökten İnmeyecek mi?
  => Mesih Ne Demektir
  => Hazret-i İsa’ya niçin Ruhullah deniyor
  => Hazret-i İsa’nın kurban edilmesi
  => Hazret-i İsa ve Yılbaşı
  => Misyonerlerin uydurduğu hikaye
  => Hıristiyanlık ve akılcılık
  => Papazların isyanı
  => Yehova şahitleri kimdir
  => Misyoner faaliyetleri
  => Süryaniler
  => Eflatun ve Hıristiyanlık
  => Noel Baba efsanesi
  Brahmanizm
  Budizm
  Hinduizm
  Şamanizm
  Mecusilik
  Lamaizm
  İletişim
  Ziyaretçi Defteri
  Bannerlerimiz...
  Yeni sayfanın başlığı

Hazret-i İsa insan idi, ona tapılmaz

Resulullah efendimize, Necran’dan bir Hıristiyan heyeti gelmişti. Necran, Hicaz ile Yemen arasında bir şehir idi. Bunlar, altmış süvari olup, içlerinden yirmi dördü büyükleri idi. Bunların içinde üçü en büyükleri idi. Reisleri Abdülmesih idi. İçlerinden Ebülhâris bin Alkama, en âlimleri idi. Ahir zaman Peygamberinin alametlerini İncilde okumuş idi. Fakat, dünya mevkiini, şöhretini sevdiği için müslüman olmuyordu. Çünkü, ilmi ile meşhur olup, kayserlerden ikram görür, birçok kiliselere emir verirdi.
Medine’ye gelip, ikindi namazından sonra, Mescid-i şerife girdiler. Üstlerinde süslü papaz elbiseleri vardı. O sırada, onların da namaz vakti gelmiş olduğundan, Mescid-i şerifte namaza kalkmışlar, Resulullah efendimiz de, (Bırakınız kılsınlar) buyurmuştu. Şarka doğru kıldılar.

Üç büyükleri konuşmaya başladı. Söz arasında, İsa aleyhisselam için, bazen Allah diyorlar, bazen Allah’ın oğlu, bazen de, üç tanrıdan biri diyorlardı. Allah demelerine sebep, ölüleri diriltir, hastaları iyi ederdi. Gaybları haber verir, çamurdan kuş yapıp üfleyince uçardı diyorlardı. Allah’ın oğlu olduğuna sebep, belli bir babası olmaması idi. Üçden birisi olmasına sebep de, Allah (yaptık, yarattık) diyor. Eğer bir olsaydı, (yaptım, yarattım) derdi diyorlardı.

Resulullah efendimiz, bunları dine davet etti. Birkaç âyet-i kerime okudu. İmana gelmediler. (Biz senden önce iman ettik) dediler. Resulullah efendimiz, (Yalan söylüyorsunuz! Allah’ın oğlu var diyenin imanı olmaz) buyurdu. Allah’ın oğlu değilse, o halde bunun babası kim, dediler.

Resulullah buyurdu ki: — Biliyor musunuz? Allahü teâlâ, hiç ölmez ve her şeyi varlıkta tutan Odur. İsa aleyhisselam ise yok idi ve yok olacaktır.

Onlar — Evet biliyoruz.

Resulullah — Bilmiyor musunuz, babasına benzemeyen hiçbir yavru var mı?

Onlar — Her yavru babasına benzer. [Koyun yavrusu, koyuna benzer.]

Resulullah — Bilmiyor musunuz, Rabbimiz her şeyi yaratıyor, büyütüyor, besliyor. Halbuki İsa aleyhisselam bunların birini yapmıyordu.

Onlar — Evet, yapmıyordu.

Resulullah — Rabbimiz, İsa aleyhisselamı dilediği gibi yarattı değil mi?

Onlar — Evet, yarattı.

Resulullah — Rabbimiz yemez, içmez. Onda değişiklik olmaz, bunu da biliyor musunuz?

Onlar — Evet, biliyoruz.

Resulullah — İsa aleyhisselamın anası var idi. O, her çocuk gibi dünyaya geldi. Onlar gibi beslendi. Yer, içer, zararlı maddeleri kendinden atardı. Bunu da biliyorsunuz değil mi?

Onlar— Evet, biliyoruz.

Resulullah — O halde, İsa aleyhisselam sandığınız gibi nasıl olur?

Onlar, bir şey demeyip, sustular. Biraz sonra:

Ya Muhammed “aleyhisselam”! Sen onun (Allah’ın kelimesi ve Ondan bir ruh) olduğunu söylemiyor musun, dediler.

Resulullah — Evet buyurdu.

Onlar — Eh, bu da bize yetişir diyerek inat ettiler.

Bunun üzerine, Allahü teâlâ, onları mübâheleye çağırmasını emretti. Resulullah efendimiz de, (Bana inanmıyorsanız, gelin sizinle mübâhele edelim.) Yani, (Hangimiz zalim isek, yalancı isek, Allahü teâlâ ona lanet etsin, diyelim!) buyurdu.

Allahü teâlânın bu emri, Âl-i imran suresinin, altmışbirinci âyet-i kerimesinde bildirilmektedir. Seyyid dedikleri Şerhabil, bunları toplayıp, (Bunun Peygamber olduğu her şeyinden anlaşılıyor. Bununla mübâhele edersek, ne biz kurtuluruz, ne de, bizden sonra gelenlerimiz kurtulur. Muhakkak bir belaya uğrarız!) dedi. Mübâhele etmekten kaçındılar ve (Ya Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! Senden razıyız. Ne istersen sana verelim. Eshabından bir emin kimseyi bizimle beraber gönder, vergilerimizi ona verelim!) dediler.

Peygamber efendimiz yemin edip, gayet emin bir kimseyi sizinle gönderirim buyurdu. Eshab-ı kiram emin olarak kimin şerefleneceğini merak ediyorlardı. Resulullah efendimiz, (Kalk, ya Ebâ Ubeyde!) buyurdu. Ümmetin emini budur, diyerek beraber gönderdi.

Sulh şartı şöyle idi: Her sene, ikibin elbise vereceklerdi. Bini Recebde, bini Safer ayında teslim edilecekti. Her elbise ile de, kırk dirhem [135 gram] gümüş verilecekti.

Reisleri Abdülmesih ile seyyidleri Şerhabil, sonradan müslüman olup, Resulullahın hizmetinde bulunmakla şereflendiler. (S. Ebediyye)

 

   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol